komedi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
komedi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Şubat 2014 Çarşamba

Kozyatağı Kültür Merkezi Gönül Ülkü - Gazenfer Özcan Sahnesi’nde gala yapan İstanbul Kumpanyası’nın oyunu Aşk ve Ayak Parmakları, Osmanlı komedisi sevenler için perdelerini açtı.

Aşk ve Ayak Parmakları İstanbul Kumpanyası
Tiyatro macerası bir gala ile devam ediyor. Aşk ve Ayak Parmakları oyununun dramaturgu Oya Öztanıl’ın davetlisi olarak gittiğim bu keyifli oyunun galasına katılanlar arasında Türk sinemasının en yakışıklı jönlerinden Ediz Hun, tiyatronun usta sanatçısı Zihni Göktay ve Çocuklar Duymasın'da Emine karakterini canlandıran Melek Şahin yer aldı.
Ömer Seyfettin'in aynı adlı eserinden Binnur Şerbetçioğlu' nun yazdığı Aşk ve Ayak Parmakları adlı 2 perde komedi oyununu Tarık Şerbetçioğlu yönetiyor. 1900’lerin başlarında İstanbul'da geçen oyunun konusu şöyle: Düyun-u Umumiye’de müfettiş olarak görev yapan Behlül Bey, karısının ölümü ardından evlendiği ikinci eşi Ahter, ilk evliliğinden olma aşka aşık deli dolu bir genç kızı Asime ve hizmetçileri Eleni ile zengin konaklarında yaşar.

Ve Ruhi aşık olur…
Bir gün Asime’nin karşısına kendi halinde baytar mektebinde okuyan bir İstanbul beyzadesi olan Ruhi çıkar. Ruhi ve Asime'nin aşk serüveni Pera’da bir pastanede tanışmalarıyla başlar. Ruhi, baytar (veteriner) olduğu için tüm hayvanları çok iyi tanır. Etrafındaki insanların profillerini hayvanlarla özdeşleştirir. İnsanları hep insan maskesi takmış hayvanlar olarak görür. En yakın arkadaşını ayıya, sevgilisini bir aslana benzetir. Bu onda bir takıntı haline gelmiştir. Bununla kalmaz bu benzerlikleri nedenleriyle karşısındakilere her seferinde hatırlatır. Bu yüzden asosyal ve sevilmeyen biridir Ruhi. Ancak Asime ile tanıştığında onun profilini bir hayvana benzetemez ve bu nedenle Asime’ye aşık olur ve bir süre sonra evlenirler.

Ruhi'nin profili hangi hayvana benziyor?
Evlendikten 6 ay sonra Ruhi tesadüfen Asime’nin yaptığı bir hareket nedeniyle sevdiği kadının profilinin de bir hayvana benzediğini öğrenir ve yıkılır? Bir şey söylemeden evi terk eder ve kayıplara karışır. Asime hangi hayvana benziyor dersiniz? Onu da oyuna saklayalım :) Peki merak ettiniz mi hiç Ruhi’nin kendini hangi hayvana benzettiğini? Bu da oyuna gidecekler için küçük bir sır olarak kalsın. Söylemeden geçmeyeyim Ruhi’nin bizlere hangi hayvan olduğunu söylediği sahne çok dokunaklıydı ve Ruhi’yi canlandıran Ömer Gecü oyunun her anında çok iyi bir performans sergiledi. Seyirciden en çok alkışı alan da kekeme doktor Tunca Soysal oldu.
Aşk ve Ayak Parmakları
Ruhi, Pera'da bir pastanede (Markiz) aşık olur!
Siz hangi hayvana benzerdiniz?
Ruhi’nin insanların baskın özelliklerinden dolayı bir hayvana benzetmesi oldukça ilginç bir durumdu. Sonra düşündüm Ruhi ile tanışsam beni hangi hayvana benzetirdi diye… Acaba kendimden pek çok özellik bulduğum kediye, meraklı bir kediye benzetir miydi beni?
Oyunu seyrederken bir taraftan da aklımdan etrafımdaki insanlar hangi hayvana benziyor diye geçirmeye başladım. Önce ailemi düşündüm, mesela ağabeyim tam bir karıncadır; azimli, çalışkan, zorluklarla mücadele eden, temkinli, sistemli, güçlü ve geleceği önceden hesap edip biriktiren bir karınca. Sonra annemi, babamı, arkadaşlarımı, eski sevgililerimi… Hepsini tek tek bir hayvanla özdeleştirdim. Ya sizin de Ruhi gibi bir takıntınız olsaydı etrafınızdaki insanların profilini hangi hayvanla özdeşleştirirdiniz? Ya da kendinizi hangi hayvana benzetirdiniz?
Aşk ve Ayak Parmakları oyuncuları
Tarık Şerbetçioğlu, Ömer Gecü, Gözde Akın, Handan Aydın, Tuncay Vicnelioğlu, Nermin Koçak, Tunca Soysal, Hande Akkent
Yeni bir tiyatro: İstanbul Kumpanyası
İstanbul Kumpanyası Logosu
Aşk ve Ayak Parmakları oyununu sahneye taşıyan İstanbul Kumpanyası, 2012 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatçılarından, Binnur ve Tarık Şerbetçioğlu'nun önderliğinde kurulan yepyeni bir tiyatro oluşumu. Tiyatroya gönül vermek isteyen gençlere, tiyatro adına yol açma misyonunu üstlenen İstanbul Kumpanyası, yazar, besteci, yönetmen, oyuncu olmak isteyen gençlere olanak yaratmak ve onları eğitmek amacıyla kurulmuş. İstanbul Kumpanyası’nın bir diğer amacı da çocuk tiyatrosunun yaygınlaşması. İstanbul Kumpanyası ile ilgili detaylı bilgiyi buradan alabilirsiniz.

Karşının güzel sahnesi iki ustanın adını almış
Oyunu izlediğim Kozyatağı Kültür Merkezi Gönül Ülkü - Gazanfer Özcan Sahnesi tiyatro izlemek için harika bir salon. Hangi koltukta oturursanız oturun sahne tam karşınızda, koltuklar oldukça rahat, tiyatro izleyicisi için her türlü konfor düşünülmüş. Türk tiyatrosunun iki usta ismi Gönül Ülkü ve Gazanfer Özcan’ın adına yakışır bir tiyatro sahnesi olmuş.
Kozyatağı Kültür Merkezi tiyatro bölümünde konuk tiyatroların sahne aldığı bazı oyunlar şöyle: Zuerbamya Cumhuriyeti (Metin Zakoğlu), Bezirgan (Cem Davran, Erkan Can). Kültür merkezindeki oyun takvimini buradan görebilirsiniz.

Eser: Ömer Seyfettin
Yazan: Binnur Şerbetçioğlu
Yöneten: Tarık Şerbetçioğlu
Oynayanlar: Tarık Şerbetçioğlu, Ömer Gecü, Gözde Akın, Handan Aydın, Tuncay Vicnelioğlu, Nermin Koçak, Tunca Soysal, Hande Akkent
Dramaturji: Oya Öztanıl
Dekor Tasarım: Eylül Gürcan
Kostüm Tasarım: Binnur Şerbetçioğlu
Müzik: Deniz Noyan

Ruhi: Profiliniz bana bir hayvanı anımsattı!

Kozyatağı Kültür Merkezi Gönül Ülkü - Gazenfer Özcan Sahnesi’nde gala yapan İstanbul Kumpanyası’nın oyunu Aşk ve Ayak Parmakları, Osmanlı komedisi sevenler için perdelerini açtı.

Aşk ve Ayak Parmakları İstanbul Kumpanyası
Tiyatro macerası bir gala ile devam ediyor. Aşk ve Ayak Parmakları oyununun dramaturgu Oya Öztanıl’ın davetlisi olarak gittiğim bu keyifli oyunun galasına katılanlar arasında Türk sinemasının en yakışıklı jönlerinden Ediz Hun, tiyatronun usta sanatçısı Zihni Göktay ve Çocuklar Duymasın'da Emine karakterini canlandıran Melek Şahin yer aldı.
Ömer Seyfettin'in aynı adlı eserinden Binnur Şerbetçioğlu' nun yazdığı Aşk ve Ayak Parmakları adlı 2 perde komedi oyununu Tarık Şerbetçioğlu yönetiyor. 1900’lerin başlarında İstanbul'da geçen oyunun konusu şöyle: Düyun-u Umumiye’de müfettiş olarak görev yapan Behlül Bey, karısının ölümü ardından evlendiği ikinci eşi Ahter, ilk evliliğinden olma aşka aşık deli dolu bir genç kızı Asime ve hizmetçileri Eleni ile zengin konaklarında yaşar.

Ve Ruhi aşık olur…
Bir gün Asime’nin karşısına kendi halinde baytar mektebinde okuyan bir İstanbul beyzadesi olan Ruhi çıkar. Ruhi ve Asime'nin aşk serüveni Pera’da bir pastanede tanışmalarıyla başlar. Ruhi, baytar (veteriner) olduğu için tüm hayvanları çok iyi tanır. Etrafındaki insanların profillerini hayvanlarla özdeşleştirir. İnsanları hep insan maskesi takmış hayvanlar olarak görür. En yakın arkadaşını ayıya, sevgilisini bir aslana benzetir. Bu onda bir takıntı haline gelmiştir. Bununla kalmaz bu benzerlikleri nedenleriyle karşısındakilere her seferinde hatırlatır. Bu yüzden asosyal ve sevilmeyen biridir Ruhi. Ancak Asime ile tanıştığında onun profilini bir hayvana benzetemez ve bu nedenle Asime’ye aşık olur ve bir süre sonra evlenirler.

Ruhi'nin profili hangi hayvana benziyor?
Evlendikten 6 ay sonra Ruhi tesadüfen Asime’nin yaptığı bir hareket nedeniyle sevdiği kadının profilinin de bir hayvana benzediğini öğrenir ve yıkılır? Bir şey söylemeden evi terk eder ve kayıplara karışır. Asime hangi hayvana benziyor dersiniz? Onu da oyuna saklayalım :) Peki merak ettiniz mi hiç Ruhi’nin kendini hangi hayvana benzettiğini? Bu da oyuna gidecekler için küçük bir sır olarak kalsın. Söylemeden geçmeyeyim Ruhi’nin bizlere hangi hayvan olduğunu söylediği sahne çok dokunaklıydı ve Ruhi’yi canlandıran Ömer Gecü oyunun her anında çok iyi bir performans sergiledi. Seyirciden en çok alkışı alan da kekeme doktor Tunca Soysal oldu.
Aşk ve Ayak Parmakları
Ruhi, Pera'da bir pastanede (Markiz) aşık olur!
Siz hangi hayvana benzerdiniz?
Ruhi’nin insanların baskın özelliklerinden dolayı bir hayvana benzetmesi oldukça ilginç bir durumdu. Sonra düşündüm Ruhi ile tanışsam beni hangi hayvana benzetirdi diye… Acaba kendimden pek çok özellik bulduğum kediye, meraklı bir kediye benzetir miydi beni?
Oyunu seyrederken bir taraftan da aklımdan etrafımdaki insanlar hangi hayvana benziyor diye geçirmeye başladım. Önce ailemi düşündüm, mesela ağabeyim tam bir karıncadır; azimli, çalışkan, zorluklarla mücadele eden, temkinli, sistemli, güçlü ve geleceği önceden hesap edip biriktiren bir karınca. Sonra annemi, babamı, arkadaşlarımı, eski sevgililerimi… Hepsini tek tek bir hayvanla özdeleştirdim. Ya sizin de Ruhi gibi bir takıntınız olsaydı etrafınızdaki insanların profilini hangi hayvanla özdeşleştirirdiniz? Ya da kendinizi hangi hayvana benzetirdiniz?
Aşk ve Ayak Parmakları oyuncuları
Tarık Şerbetçioğlu, Ömer Gecü, Gözde Akın, Handan Aydın, Tuncay Vicnelioğlu, Nermin Koçak, Tunca Soysal, Hande Akkent
Yeni bir tiyatro: İstanbul Kumpanyası
İstanbul Kumpanyası Logosu
Aşk ve Ayak Parmakları oyununu sahneye taşıyan İstanbul Kumpanyası, 2012 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatçılarından, Binnur ve Tarık Şerbetçioğlu'nun önderliğinde kurulan yepyeni bir tiyatro oluşumu. Tiyatroya gönül vermek isteyen gençlere, tiyatro adına yol açma misyonunu üstlenen İstanbul Kumpanyası, yazar, besteci, yönetmen, oyuncu olmak isteyen gençlere olanak yaratmak ve onları eğitmek amacıyla kurulmuş. İstanbul Kumpanyası’nın bir diğer amacı da çocuk tiyatrosunun yaygınlaşması. İstanbul Kumpanyası ile ilgili detaylı bilgiyi buradan alabilirsiniz.

Karşının güzel sahnesi iki ustanın adını almış
Oyunu izlediğim Kozyatağı Kültür Merkezi Gönül Ülkü - Gazanfer Özcan Sahnesi tiyatro izlemek için harika bir salon. Hangi koltukta oturursanız oturun sahne tam karşınızda, koltuklar oldukça rahat, tiyatro izleyicisi için her türlü konfor düşünülmüş. Türk tiyatrosunun iki usta ismi Gönül Ülkü ve Gazanfer Özcan’ın adına yakışır bir tiyatro sahnesi olmuş.
Kozyatağı Kültür Merkezi tiyatro bölümünde konuk tiyatroların sahne aldığı bazı oyunlar şöyle: Zuerbamya Cumhuriyeti (Metin Zakoğlu), Bezirgan (Cem Davran, Erkan Can). Kültür merkezindeki oyun takvimini buradan görebilirsiniz.

Eser: Ömer Seyfettin
Yazan: Binnur Şerbetçioğlu
Yöneten: Tarık Şerbetçioğlu
Oynayanlar: Tarık Şerbetçioğlu, Ömer Gecü, Gözde Akın, Handan Aydın, Tuncay Vicnelioğlu, Nermin Koçak, Tunca Soysal, Hande Akkent
Dramaturji: Oya Öztanıl
Dekor Tasarım: Eylül Gürcan
Kostüm Tasarım: Binnur Şerbetçioğlu
Müzik: Deniz Noyan

22 Şubat 2014 Cumartesi

Ömer Seyfettin'in aynı adlı eserinden Binnur Şerbetçioğlu’nun yazdığı İstanbul Kumpanyası'nın 2 perdelik yeni komedi oyunu “Aşk ve Ayak Parmakları” 23 Şubat 2014 Pazar günü saat 18:00’de Kozyatağı Kültür Merkezi’nde Gala yapıyor.

Aşk ve Ayak Parmakları
Tarık Şerbetçioğlu'nun yönettiği oyun; 1900’lerin başlarında İstanbul’da geçiyor. Düyun-u Umumiye'de müfettiş olarak görev yapan Behlül Bey karısının ölümü ardından evlendiği ikinci eşi Ahter, ilk evliliğinden olma biricik kızı Asime ve hizmetçileri Eleni ile zengin konaklarında yaşamaktadır.

Oyunun konusu
Asime aşka aşık deli dolu bir genç kızdır. Bir gün karşısına kendi halinde baytar mektebinde okuyan bir İstanbul beyzadesi olan Ruhi Bey çıkar. Ruhi ve Asime’nin aşk serüveni Pera’da bir pastanede tanışmalarıyla başlar;ancak aile yapılarının uyuşmamasına rağmen yapılan bu izdivaç Ruhi’nin takıntısına kurban olacaktır. Peki nedir Ruhi’nin takıntısı? “Toplumdaki yozlaşma zenginleri çığırından çıkarır, fakirleri de çılgına çevirir. Özenti toplumlar, üretmeyen toplumlar, kendi özlerine sahip çıkamayan toplumlar içten zayıflar, çöküşü hızlanır. Çocuklar nasıl ailenin aynası ise, aile de toplumun aynasıdır.” diyor oyunun yazarı Binnur Şerbetçioğlu.

Oyunda kimler var?
Ömer Seyfettin Türk Hikayeciliği’nin usta kalemi ve ünlü simalarından biridir. Türk Edebiyatı’nda dilde başlattığı sadeleştirme hareketi ve hikayeciliği ile tanınır. Ömer Seyfettin gibi önemli yazarlarımızı genç kuşaklara tanıtmak isteği ile sahnelenen oyunda; Tarık Şerbetçioğlu, Ömer Gecü, Handan Aydın, Gözde Akın, Tuncay Vicnelioğlu, Nermin Koçak, Hande Akkent ve Tunca Soysal yer alıyor.
Tarık Şerbetçioğlu' nun yönettiği oyunun, Dramaturgisi Oya Öztanıl’a, Dekor Tasarımı Eylül Gürcan’a, Kostüm Tasarımı Binnur Şerbetçioğlu’na, Müzikleri ise Deniz Noyan'a ait.
Oyunun galasına katılmak için detaylı bilgiyi buardan alabilirsiniz.

Aşk ve Ayak Parmakları gala yapıyor!

Ömer Seyfettin'in aynı adlı eserinden Binnur Şerbetçioğlu’nun yazdığı İstanbul Kumpanyası'nın 2 perdelik yeni komedi oyunu “Aşk ve Ayak Parmakları” 23 Şubat 2014 Pazar günü saat 18:00’de Kozyatağı Kültür Merkezi’nde Gala yapıyor.

Aşk ve Ayak Parmakları
Tarık Şerbetçioğlu'nun yönettiği oyun; 1900’lerin başlarında İstanbul’da geçiyor. Düyun-u Umumiye'de müfettiş olarak görev yapan Behlül Bey karısının ölümü ardından evlendiği ikinci eşi Ahter, ilk evliliğinden olma biricik kızı Asime ve hizmetçileri Eleni ile zengin konaklarında yaşamaktadır.

Oyunun konusu
Asime aşka aşık deli dolu bir genç kızdır. Bir gün karşısına kendi halinde baytar mektebinde okuyan bir İstanbul beyzadesi olan Ruhi Bey çıkar. Ruhi ve Asime’nin aşk serüveni Pera’da bir pastanede tanışmalarıyla başlar;ancak aile yapılarının uyuşmamasına rağmen yapılan bu izdivaç Ruhi’nin takıntısına kurban olacaktır. Peki nedir Ruhi’nin takıntısı? “Toplumdaki yozlaşma zenginleri çığırından çıkarır, fakirleri de çılgına çevirir. Özenti toplumlar, üretmeyen toplumlar, kendi özlerine sahip çıkamayan toplumlar içten zayıflar, çöküşü hızlanır. Çocuklar nasıl ailenin aynası ise, aile de toplumun aynasıdır.” diyor oyunun yazarı Binnur Şerbetçioğlu.

Oyunda kimler var?
Ömer Seyfettin Türk Hikayeciliği’nin usta kalemi ve ünlü simalarından biridir. Türk Edebiyatı’nda dilde başlattığı sadeleştirme hareketi ve hikayeciliği ile tanınır. Ömer Seyfettin gibi önemli yazarlarımızı genç kuşaklara tanıtmak isteği ile sahnelenen oyunda; Tarık Şerbetçioğlu, Ömer Gecü, Handan Aydın, Gözde Akın, Tuncay Vicnelioğlu, Nermin Koçak, Hande Akkent ve Tunca Soysal yer alıyor.
Tarık Şerbetçioğlu' nun yönettiği oyunun, Dramaturgisi Oya Öztanıl’a, Dekor Tasarımı Eylül Gürcan’a, Kostüm Tasarımı Binnur Şerbetçioğlu’na, Müzikleri ise Deniz Noyan'a ait.
Oyunun galasına katılmak için detaylı bilgiyi buardan alabilirsiniz.

10 Şubat 2014 Pazartesi

Yetkin Dikinciler ve Bülent Emin Yarar’ın üstün performans gösterdiği Profesyonel oyunu kara komedi ve ironi ile iç içe bir yazarın hikayesini anlatıyor.
Yetkin Dikinciler ve Bülent Emin Yarar
40 yaşında bir yazarsınız ve edebi hayatınız boyunca gizli bir polisin sizi adım adım izlediğini, söylediğiniz her sözü kaydettiğini, geride bıraktığınız eşyaları topladığını ve bir gün söylediğiniz sözleri 4 kitap olarak, eşyalarınızı da bir bavulla size getirdiğini düşünün. Bununla kalmayıp sizin unuttuğunuz anıları, mektupları, eşyaları ve her daim ne varsa tek tek önünüze serdiğini… Yani geçmişinizi şu ana taşıdığın hayal edin! Ne hissedersiniz?
Profesyonel oyununda Luka Laban adındaki Yugoslavya’daki eski rejim tarafından yazar Teya’nın peşine takılan bir gizli polisin yıllar sonra yazarla olan buluşmasının hikayesi anlatılıyor.

Başlangıç sahnesi yazarlara ders!
Bir yayınevine genel yayın yönetmeni olarak atanan Teya -Yetkin Dikinciler- kendi yazarlık hikayesi ve edebiyata bakışını, yazarların ya da yazar olmak isteyenlerin ne kadar acınası bir halde olduğunu anlattığı ilk sahne yayınevine yazdıklarını göndermek isteyenlere ders niteliği taşıyor.
Sonra sahneye eski gizli polis Luka Laban -Bülent Emin Yarar- elinde bir bavulla gelir. Rejim değiştiği için polislikten atılmış, bu yüzden psikolojisi bozulmuş Luka’nın davranışlar bir tuhaftır. Jest ve mimik performansı zirvede olan bu rolün hakkını Bülent Emin Yarar çok iyi vermiş. Luka’nın hareketlerine, tavırlarına ve yüzünün aldığı şekle oyun boyunca güleceksiniz.

Annenin geç gelen mektubu!
Luka, Teya’nın geride bıraktığı tüm eşyaları toplamıştır. Buna adres değişikliğinden dolayı alamadığı mektuplar da dahil. Kırmızı bir fiyonkla bağladığı mektup demetini Teya’ya verir. Teya mektuplarında arasından annesinin adının yazılı olduğu zarfı açar ve okur. Vefat etmiş annesinin sözleri onu adeta yıkar. Yetkin Dikinciler oyunculuğunu bu sahnede de gösteriyor.

Oyunun sonunda bir sürpriz var!
Profesyonel oyunundan bir sahne
Profesyonel oyunu boyunca başrol oyuncusu Teya konuşmaların arasında kalan ancak oyun metninde bulunan ve oyuncuların duygularını, davranışlarını ve düşüncelerini aktaran metinleri söylüyor. Örnek vermek gerekirse

“Böyle tedirginlikle yüzüme baktı ve sonra elini omzuma koyarak gülümseyerek bir şeyler mırıldandı.
 - Hani bugün sinirlenmeyeceğinize dair söz vermiştiniz bana.”

İlk başta sanki bir roman veya öyküyü okunurken canlandırılıyormuş hissi veriyor izleyiciye. Ama bunun bir nedeni var o da oyunun sonunda açığa çıkıyor.

Oyun kapalı gişe!
Devlet Tiyatroları Cevahir AVM sahnesinde kadim dostum Özgür ile birlikte izledim oyunu. Bu Özgür’ün oyunu üçüncü kez izleyişiydi. Sanırım bağımlılık yapıyor. Önceden uyarmak isterim bilet bulmakta güçlük çekebilirsiniz ama yine de değer. Bilet olmasa bil oyundan 2 saat önce gişeye gidip bilet bulma ihtimaliniz var. Ben bu oyuna böyle bilet buldum.
Dünyaca ünlü Sırp yazar Duşan Kovaçevic tarafından yazılan Başar Sabuncu / Bilge Emin Türkçeye çevirmiş. Işıl kasapoğlu tarafından sahnelenen oyun 2010 yılında Afife Tiyatro Ödülleri’nden Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu (Bülent Emin Yarar) ve 8. Tiyatro Ödülleri’nden Yılın Erkek Oyuncusu (Yetkin Dikinciler) ödüllerini almış ve halen kapalı gişe oynuyor. Mutlaka izlenmeli.
Sahne: Devlet Tiyatroları
Süre: 1 saat 45 dakika / 1 Perde
Bilet: 10 TL --> Biilet Satın Al


Hayatınızın her anı kayıt altında!

Yetkin Dikinciler ve Bülent Emin Yarar’ın üstün performans gösterdiği Profesyonel oyunu kara komedi ve ironi ile iç içe bir yazarın hikayesini anlatıyor.
Yetkin Dikinciler ve Bülent Emin Yarar
40 yaşında bir yazarsınız ve edebi hayatınız boyunca gizli bir polisin sizi adım adım izlediğini, söylediğiniz her sözü kaydettiğini, geride bıraktığınız eşyaları topladığını ve bir gün söylediğiniz sözleri 4 kitap olarak, eşyalarınızı da bir bavulla size getirdiğini düşünün. Bununla kalmayıp sizin unuttuğunuz anıları, mektupları, eşyaları ve her daim ne varsa tek tek önünüze serdiğini… Yani geçmişinizi şu ana taşıdığın hayal edin! Ne hissedersiniz?
Profesyonel oyununda Luka Laban adındaki Yugoslavya’daki eski rejim tarafından yazar Teya’nın peşine takılan bir gizli polisin yıllar sonra yazarla olan buluşmasının hikayesi anlatılıyor.

Başlangıç sahnesi yazarlara ders!
Bir yayınevine genel yayın yönetmeni olarak atanan Teya -Yetkin Dikinciler- kendi yazarlık hikayesi ve edebiyata bakışını, yazarların ya da yazar olmak isteyenlerin ne kadar acınası bir halde olduğunu anlattığı ilk sahne yayınevine yazdıklarını göndermek isteyenlere ders niteliği taşıyor.
Sonra sahneye eski gizli polis Luka Laban -Bülent Emin Yarar- elinde bir bavulla gelir. Rejim değiştiği için polislikten atılmış, bu yüzden psikolojisi bozulmuş Luka’nın davranışlar bir tuhaftır. Jest ve mimik performansı zirvede olan bu rolün hakkını Bülent Emin Yarar çok iyi vermiş. Luka’nın hareketlerine, tavırlarına ve yüzünün aldığı şekle oyun boyunca güleceksiniz.

Annenin geç gelen mektubu!
Luka, Teya’nın geride bıraktığı tüm eşyaları toplamıştır. Buna adres değişikliğinden dolayı alamadığı mektuplar da dahil. Kırmızı bir fiyonkla bağladığı mektup demetini Teya’ya verir. Teya mektuplarında arasından annesinin adının yazılı olduğu zarfı açar ve okur. Vefat etmiş annesinin sözleri onu adeta yıkar. Yetkin Dikinciler oyunculuğunu bu sahnede de gösteriyor.

Oyunun sonunda bir sürpriz var!
Profesyonel oyunundan bir sahne
Profesyonel oyunu boyunca başrol oyuncusu Teya konuşmaların arasında kalan ancak oyun metninde bulunan ve oyuncuların duygularını, davranışlarını ve düşüncelerini aktaran metinleri söylüyor. Örnek vermek gerekirse

“Böyle tedirginlikle yüzüme baktı ve sonra elini omzuma koyarak gülümseyerek bir şeyler mırıldandı.
 - Hani bugün sinirlenmeyeceğinize dair söz vermiştiniz bana.”

İlk başta sanki bir roman veya öyküyü okunurken canlandırılıyormuş hissi veriyor izleyiciye. Ama bunun bir nedeni var o da oyunun sonunda açığa çıkıyor.

Oyun kapalı gişe!
Devlet Tiyatroları Cevahir AVM sahnesinde kadim dostum Özgür ile birlikte izledim oyunu. Bu Özgür’ün oyunu üçüncü kez izleyişiydi. Sanırım bağımlılık yapıyor. Önceden uyarmak isterim bilet bulmakta güçlük çekebilirsiniz ama yine de değer. Bilet olmasa bil oyundan 2 saat önce gişeye gidip bilet bulma ihtimaliniz var. Ben bu oyuna böyle bilet buldum.
Dünyaca ünlü Sırp yazar Duşan Kovaçevic tarafından yazılan Başar Sabuncu / Bilge Emin Türkçeye çevirmiş. Işıl kasapoğlu tarafından sahnelenen oyun 2010 yılında Afife Tiyatro Ödülleri’nden Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu (Bülent Emin Yarar) ve 8. Tiyatro Ödülleri’nden Yılın Erkek Oyuncusu (Yetkin Dikinciler) ödüllerini almış ve halen kapalı gişe oynuyor. Mutlaka izlenmeli.
Sahne: Devlet Tiyatroları
Süre: 1 saat 45 dakika / 1 Perde
Bilet: 10 TL --> Biilet Satın Al


BKM Mutfak Sahne’de izlediğim Şehr-i Sevda İstanbulum adlı oyun kendini İstanbul zanneden aklı yitik eski bir İstanbullu kadının hikayesini İstanbul’un halleri üzerinden anlatıyor.

Kendini İstanbul zanneden bir kadının hikayesi
İstanbul hangimizin ruhunu ele geçirmedi ki? Nice şairlere, yazarlara ilham kaynağı olmuş, imparatorların, komutanların aklını çelmiş ve üzerinde yaşayan çocuklarına çoğu zaman bonkör, bazen de nankör bu şehir, katlanması zor ama sevdasından vazgeçemediğimiz İstanbul, bir kadının ruhunu ele geçirseydi ne olurdu? Şehr-i Sevda İstanbulum adlı oyun bu sorunun cevabını veriyor bize. Oyun kendini İstanbul zanneden alı yitik eski bir İstanbullu kadının hikayesi. Bazen acıklı bazen hüzünlü genelde komik hikaye.

Koştur koştur İstanbul…
Her gün yaşadığımız hikayelerin, İstanbul’un hallerini anlatan parodilerden oluşan oyunda dikkatimi çeken ve seyirciden de çokça alkış alan birkaç sahneden bahsedeceğim. Belki hatırlarsınız bir ara YouTube’da bir şarapçının videosu dönüyordu; Kenan komutanım. Sarhoş ağabeymiz İstanbul’u asıl fethedenin Fatih değil kendisi olduğunu anlatıyordu. “Fatih’in topları Fatih’in topları” nidalarıyla… İşte bu videodaki sarhoş tiplemesi oyuna ayrı bir renk katmış.
Oyunda İstanbul tüp geçidinden, Fettullah Gülen’in bedduasından, azınlık tiplemelerinden, bir tinercinin hikayesi üzerinden İstanbul’a göçün yansımalarına ilişkin kadar pek çok sahne var. Bir sabah Haliç kenarından İstanbul’a bakan birinin canlandırıldığı sahnede “Denizde yüzen prezarvatifleri görünce yine dünce gece İstanbul’u becermişler” diyordu. Oyunda bunun gibi pek çok komik ama bir o kadar da acıklı anlar, durumlar yer alıyor.

İstanbul aşığı bir kadın: Theodora
Oyunun en can alıcı sahnelerinden biri de İstanbul aşığı bir kadın olan Bizans kraliçesi Theodora’nın anlatıldığı bölümdü. I. Jüstinyen’in eşi olan Theodora, isyan çıktığında saraydan kaçmak isteyen kocasına yazdığı mektupta öyle cümleler kurmuş ki… Devamını oyunda seyretmenizi öneririm.

Oyun BKM Mutfak Sahne'de
Yazar ve oyuncu Banu Başeren BKM Mutfak’ın kurulduğu yıllarda skeç olarak başlayan Şehr-i Sevda İstanbulum’u genişletmiş ve oyun haline getirmiş. İstanbul’da çeşitli sahnelerde oynadıktan sonra şimdi BKM Mutfak Sahne’de seyirci ile buluşuyor. Eğer siz de bu şehre sevdalı bir İstanbulluysanız oyunu kaçırmayın derim.
Oyuncular: Banu Başeren, Sinem Yener Ekşioğlu, Emre Ertunç
Süre: 1 saat 15 dakika

İstanbul bir kadının ruhunu ele geçirirse ne olur?

BKM Mutfak Sahne’de izlediğim Şehr-i Sevda İstanbulum adlı oyun kendini İstanbul zanneden aklı yitik eski bir İstanbullu kadının hikayesini İstanbul’un halleri üzerinden anlatıyor.

Kendini İstanbul zanneden bir kadının hikayesi
İstanbul hangimizin ruhunu ele geçirmedi ki? Nice şairlere, yazarlara ilham kaynağı olmuş, imparatorların, komutanların aklını çelmiş ve üzerinde yaşayan çocuklarına çoğu zaman bonkör, bazen de nankör bu şehir, katlanması zor ama sevdasından vazgeçemediğimiz İstanbul, bir kadının ruhunu ele geçirseydi ne olurdu? Şehr-i Sevda İstanbulum adlı oyun bu sorunun cevabını veriyor bize. Oyun kendini İstanbul zanneden alı yitik eski bir İstanbullu kadının hikayesi. Bazen acıklı bazen hüzünlü genelde komik hikaye.

Koştur koştur İstanbul…
Her gün yaşadığımız hikayelerin, İstanbul’un hallerini anlatan parodilerden oluşan oyunda dikkatimi çeken ve seyirciden de çokça alkış alan birkaç sahneden bahsedeceğim. Belki hatırlarsınız bir ara YouTube’da bir şarapçının videosu dönüyordu; Kenan komutanım. Sarhoş ağabeymiz İstanbul’u asıl fethedenin Fatih değil kendisi olduğunu anlatıyordu. “Fatih’in topları Fatih’in topları” nidalarıyla… İşte bu videodaki sarhoş tiplemesi oyuna ayrı bir renk katmış.
Oyunda İstanbul tüp geçidinden, Fettullah Gülen’in bedduasından, azınlık tiplemelerinden, bir tinercinin hikayesi üzerinden İstanbul’a göçün yansımalarına ilişkin kadar pek çok sahne var. Bir sabah Haliç kenarından İstanbul’a bakan birinin canlandırıldığı sahnede “Denizde yüzen prezarvatifleri görünce yine dünce gece İstanbul’u becermişler” diyordu. Oyunda bunun gibi pek çok komik ama bir o kadar da acıklı anlar, durumlar yer alıyor.

İstanbul aşığı bir kadın: Theodora
Oyunun en can alıcı sahnelerinden biri de İstanbul aşığı bir kadın olan Bizans kraliçesi Theodora’nın anlatıldığı bölümdü. I. Jüstinyen’in eşi olan Theodora, isyan çıktığında saraydan kaçmak isteyen kocasına yazdığı mektupta öyle cümleler kurmuş ki… Devamını oyunda seyretmenizi öneririm.

Oyun BKM Mutfak Sahne'de
Yazar ve oyuncu Banu Başeren BKM Mutfak’ın kurulduğu yıllarda skeç olarak başlayan Şehr-i Sevda İstanbulum’u genişletmiş ve oyun haline getirmiş. İstanbul’da çeşitli sahnelerde oynadıktan sonra şimdi BKM Mutfak Sahne’de seyirci ile buluşuyor. Eğer siz de bu şehre sevdalı bir İstanbulluysanız oyunu kaçırmayın derim.
Oyuncular: Banu Başeren, Sinem Yener Ekşioğlu, Emre Ertunç
Süre: 1 saat 15 dakika