Sumru Yavrucuk’un üstün bir performans sergilediği Beyoğlu’ndaki Kumbaracı50 tiyatrosunda sahnelenen Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi seks işçiliği yapan Umut’un yaşamından hikayeleri barındırıyor. Hüzün, sevinç, keder, umutsuzluk, çaresizlik, neşe gibi karmaşık duygulara kısa aralıklarla geçiş yapıldığı oyunda kendisini kadın hisseden bir erkeğin hissettiği gibi yaşama arzusunun ailesi, komşuları, kapıcısı, arkadaşları, toplum ve annesi ile olan ilişkisini gözler önüne seriyor.
Anne, baba ve aykırı evlat!
Oyunda zirve diye tanımlayabileceğimiz iki sahne var. İlki Umut’un annesi ile telefonda olan konuşması. Bir anne ve evladının acıklı, dramatik anlarına şahit olduğumuz telefon konuşmasında kendinizden izler bulabilirsiniz.
Oğlunun bir kadın gibi erkeklerden hoşlandığın öğrenen asker babanın bir palaska ile oğlunu dövdüğü sahne yine karmaşık ve çatışmalı duygular yaşayacağınız bir an. Seyrici ile etkileşimi bol olan oyunda ilginç bir an yaşandı. Sumru Yavrucuk’un canlandırdığı Umut karakteri oyun esnasında seyircilere şöyle bir soru sordu: Kalbi bir erkek tarafında kırılmayan bir kadın el kaldırsın? Sorunun ardından salonda çıt çıkmadı.
Oyunun çağrıştırdıkları
Oyun cinsel tercih yönünden toplumla çatışan bir bireyin yaşadığı zorlukları ve duygu girdaplarını anlatıyor ama oyun bana cinsel yönden değil de hissettiği gibi yaşamak isteyen bir insanın hikayesini çağrıştırdı. Hissettiklerinizi yaşayamamak, toplum kurallarının duygularımızı, düşüncelerimizi ve bizi sınırladığını, olduğunuzdan farklı göründüğünüzü anlattı. Bir insan tercihlerini (bu kapsama hissettiğin her şey dahil) yaşamak için mutlaka toplumla ve onun yerleşik inançlarıyla mücadele etmek zorunda.
Ne hissediyorsun nasıl yaşıyorsun?
Bunun en saf örneğini üniversiteye sınavına hazırlanan bir aile ve ergen arasında görebilirsiniz. Çocuğun tercihi keman çalmak ve hayatını bunun üzerine kurmak olabilir. Ama aile onu yerleşik kalıplara göre doktor yapmak ister.
Veya bir yetişkin olduğunuzu var sayalım. İçinizde hissettiğiniz ve yaşamayı arzuladığınız bir maceracı var. Ülke ülke şehir şehir gezmek istiyorsunuz. Ama size 9- 6 çalışan bir plaza kölesisinizdir. Bir karar alsanız, işi bıraksanız ve hissettiğiniz gibi yaşamak isteseniz aileniz, arkadaşlarınız ve pek çok kişi sizi durdurmak için elinden geleni yapacaktır. Bütün mesele bunun için mücadele etmeye ne kadar gönüllüsünüz ya da riskleri ne kadar göze alabilirsiniz.
Hayatın kuralları ve biz!
Yerleşik inançlar bize nasıl hareket etmemiz gerektiğini, nasıl konuşmamız gerektiğini yaşamın belli dönemlerinde ne yapmamız gerektiğini söyler. Hayatımız bizim dışımızdaki kurallar tarafından kurgulanır ve ona göre yaşarız. Bazen aramızdan birileri buna isyan eder ve olduğu gibi görünmek ister? İnsanlar ilk önce onu yargılar, sonra dışlar sonra yok sayar ve en sonunda yok etmeye çalışırlar. Bu süreçten kimi insan başarılı çıkar kimisi ise yenik düşer ve sürüye tekrar geri döner. Ama toplumu değiştiren, dönüştüren ve ileriye taşıyanlar hep kara koyunlar olmuştur.
Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi oyununu mutlaka izlemenizi öneriri keyifli anlar yaşamak, hüzünlenmek ve düşünmek için…
Oyun cinsel tercih yönünden toplumla çatışan bir bireyin yaşadığı zorlukları ve duygu girdaplarını anlatıyor ama oyun bana cinsel yönden değil de hissettiği gibi yaşamak isteyen bir insanın hikayesini çağrıştırdı. Hissettiklerinizi yaşayamamak, toplum kurallarının duygularımızı, düşüncelerimizi ve bizi sınırladığını, olduğunuzdan farklı göründüğünüzü anlattı. Bir insan tercihlerini (bu kapsama hissettiğin her şey dahil) yaşamak için mutlaka toplumla ve onun yerleşik inançlarıyla mücadele etmek zorunda.
Ne hissediyorsun nasıl yaşıyorsun?
Bunun en saf örneğini üniversiteye sınavına hazırlanan bir aile ve ergen arasında görebilirsiniz. Çocuğun tercihi keman çalmak ve hayatını bunun üzerine kurmak olabilir. Ama aile onu yerleşik kalıplara göre doktor yapmak ister.
Veya bir yetişkin olduğunuzu var sayalım. İçinizde hissettiğiniz ve yaşamayı arzuladığınız bir maceracı var. Ülke ülke şehir şehir gezmek istiyorsunuz. Ama size 9- 6 çalışan bir plaza kölesisinizdir. Bir karar alsanız, işi bıraksanız ve hissettiğiniz gibi yaşamak isteseniz aileniz, arkadaşlarınız ve pek çok kişi sizi durdurmak için elinden geleni yapacaktır. Bütün mesele bunun için mücadele etmeye ne kadar gönüllüsünüz ya da riskleri ne kadar göze alabilirsiniz.
Hayatın kuralları ve biz!
Yerleşik inançlar bize nasıl hareket etmemiz gerektiğini, nasıl konuşmamız gerektiğini yaşamın belli dönemlerinde ne yapmamız gerektiğini söyler. Hayatımız bizim dışımızdaki kurallar tarafından kurgulanır ve ona göre yaşarız. Bazen aramızdan birileri buna isyan eder ve olduğu gibi görünmek ister? İnsanlar ilk önce onu yargılar, sonra dışlar sonra yok sayar ve en sonunda yok etmeye çalışırlar. Bu süreçten kimi insan başarılı çıkar kimisi ise yenik düşer ve sürüye tekrar geri döner. Ama toplumu değiştiren, dönüştüren ve ileriye taşıyanlar hep kara koyunlar olmuştur.
Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi oyununu mutlaka izlemenizi öneriri keyifli anlar yaşamak, hüzünlenmek ve düşünmek için…
Yazan: Ebru Nihan Celkan
Yöneten ve Oynayan: Sumru Yavrucuk
Yer: Kumbaracı50
Bilet: Tam 45 TL, İndirimli 30 TL Bilet almak için: Biletix
Ödüller: Tiyatro Dergisi 2013 Tiyatro Ödülleri (Yılın Kadın Oyuncusu Ödülü), 2011–2012 TEB Yılın Kadın Oyuncusu Ödülü, 2013 Afife Tiyatro Ödülleri (Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu Ödülü), Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri (Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu Ödülü), Yeni Tiyatro Dergisi (Yılın Başarılı Kadın Oyuncusu Ödülü)
0 yorum:
Yorum Gönder